Türklerin İslâmiyet’i kabulünden bir müddet sonra başlayan ve Tanzimat Dönemi Edebiyatına kadar (1860) devam eden edebiyata biz Divan Edebiyatı diyoruz. Bu dönem Arap ve Fars (İran) edebiyatının etkisiyle, Türk şairinin hayal gücü, yaratıcılığı ile şekillenmiş ve kendine özgü kuralları, gelenekleri, anlayışı olan bir dönem haline gelmiştir.
Bizim edebiyatımız İslâmiyet öncesinden tutun da Tanzimat dönemine kadar “şiir” temelli bir edebiyat olduğu için bu dönemi incelerken daha çok şiiri ön plâna alıyoruz.
Bu şiir geleneğimiz Arapların ilk dönemine kadar uzanır. Hattâ bilirsiniz Hz. Muhammed döneminde Mekke’de şiir sanatı çok fazla gelişmiştir. Bu şiir İslâm medeniyetiyle birlikte yeni bir boyut kazanır ve zamanla İranlıların (yani Acemlerin yani Farsların) da etkisiyle daha da gelişir ve son olarak da Türk şairlerin katkısıyla zirveye ulaşır. Böylece bu şiir geleneğimizin kendi sanat anlayışı, dili meydana gelmiş ve ortalama 6 yüzyıl sürmüştür.
Biz divan edebiyatına “Saray Edebiyatı“, “Yüksek Zümre Edebiyatı“, “Klasik Türk Edebiyatı” gibi farklı isimler de veririz. Bunların sebeplerini ve açıklamalarını şu yazıdan okuyabilirsiniz.
Divan Şiirinin Genel Özellikleri:
– Divan şiirinde genelde aşk, sevgi, güzellik, ayrılık, hasret, acı, doğa, tabiat, özlem gibi konular işlenmiştir. Bazı şiirlerde övgü ve yergi de vardır.
– Yukarıda bahsettiğimiz aşk divan şiirinde iki yönüyle karşımıza çıkar. Bunlardan ilki beşerî aşktır. Yani karşı cinse duyulan aşk. Diğeri de tasavvuf çerçevesinde cereyan eden Allah aşkıdır. Allah’a duyulan, onun varlığına ve birliğine duyulan sevgi, hürmet ve saygıdır.
– Divan şiirinde biçim içeriğe göre daha ön plândadır. Çünkü şairler hünerlerini biçimsel özellikleri dikkate alarak gösterirler. Bu sebeple bu edebiyatta sözcük seçimi çok önemlidir. Her sözcük kullanılmaz. Kafiyeye, aruz ölçüsüne, edebî sanatlara uygun sözcükler kullanmak esastır.
– Divan şiiri belagat kurallarına yani edebi sanatlara çok fazla bağlıdır.
– Arapça ve Farsça kelimeler şiirlerde yoğun olarak kullanılmıştır. Hatta bazı şairler şiirlerini direkt Arapça ve Farsça kaleme almışlar, bunu da “Zaten Türkçe şiir yazabiliyoruz, Arapça ve Farsça şiir yazalım ki hüner sergileyelim.” anlayışı ile yapmışlardır.
– Şiirlerde aruz ölçüsü ve kafiye kullanılmıştır.
– Mazmunlar yani simgeler bu dönem şiirinin en önemli özelliğidir. Mesela divan şiirinde yay dendiği zaman kaş, ok dendiği zaman kirpik akla gelir. Bu mazmun yani simge dünyasının zenginliğinden kaynaklanır.
– Şiirlerde bütün güzelliğine değil parça güzelliğine önem verirler. Yani koskoca bir gazel belki bir beyit için yazılmış olabilir. Güzel olan beyittir.
– Divan şiirine bireysel şiir diyebiliriz. Toplumsal konulara çok fazla değinilmemiş, yüce olana ulaşmak istendiği için hep soyut kalmıştır.
– Divan şiirini anlamak için bu dönem zihniyetiyle değil, o dönem zihniyetini dikkate alarak hareket etmek gerekir.
sade ve açık bir yazı olmuş elinize sağlık.