Orta Oyunu ve Meddah ile aslında aşina olduğumuz Batılı anlamda tiyatro ile ilk defa Tanzimat döneminde tanışırız ve oldukça severiz. Uzun yıllar padişahın da desteğiyle tiyatro binası ve oyuncu sayısı artmış, roman ve hikâye gibi başarılı türler arasında yer almıştır.
Tanzimat edebiyatının son dönemlerine doğru sanatçılar üzerindeki baskının artması, Servet-i Fünûn döneminde bu baskının zirveye ulaşması ile sanatçılar daha çok içlerine kapanmış ve artık bir şeyleri değiştirebileceklerine olan inancı zayıflamıştır. Edebiyatımızda daha çok toplumsal bir tür olarak bilinen tiyatro işte bu sebeple Servet-i Fünûn döneminde çok fazla talep görmemiştir.
Fecr-i Âti Topluluğu, baskının bittiği bir dönemde ortaya çıktığı için tiyatro yeniden canlanmaya başlamıştır. Özellikle vatanseverlik temasını işleten tiyatro oyunları oldukça ilgi çekmiştir.
Teknik yönden yer yere hata olsa da özellikle konuşma diline yakın eser vermeleri oyunların oynanabilirliğini arttırmıştır.
Bu dönemde tiyatroda Müfit Ratib, Şahabettin Süleyman, Tahsin Nihat ön plâna çıkmıştır.
Müfit Ratib’in; Sayfiyede, Zincir, Zeki Çocuk, Bir Buhran, Kadın Pençesi,
Tahsin Nihat’ın ; Hicranlar, Jön Türk, Firar,
Şahabettin Süleyman’ın; Fırtına, Kanun, Kül ve Burgu, Aralarında, Çıkmaz Sokak, Yeni İzdivaçlarda, Kırık Mahfaza, Kösem Sultan (Şahabettin Süleyman ile birlikte), Ben Başka (Şahabettin Süleyman ile birlikte) eserleri vardır.
Yorum Gönderin