Mehmet Rauf (1874-1931) İstanbul’da doğmuştur. Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesi’nden sonra Mekteb-i Bahriye’de okumuştur. (1884-1893). Henüz on altı yaşında iken yazdığı Düşmüş adlı hikâyesi İzmir’de, Halit Ziya’nın çıkardığı Hizmet gazetesinde yayınlanmıştır. Daha sonra Mektep dergisinde, Edebiyat-ı Cedide kurulduğu zaman da Servet-i Fünun’da küçük hikâyeler, mensur şiirler, edebi makaleler yazmış, Servet-i Fünun’da tefrika edilen Eylül romanıyla ünü genişlemiştir. Meşrutiyet (1908) ten sonra deniz subaylığından ayrılarak hayatını yazarlıkla kazanmaya çalışmış, birçok hikâye, roman, piyes yazmış, südüğü maceralı ve dengesiz bayat sonunda yoksulluk içinde ölmüştü.
MEHMET RAUF’UN EDEBİ KİŞİLİĞİ
Mehmet Rauf’un edebi kişiliğini 3 aşamada ele almak mümkündü.
1) Servet-i Fünun Edebi Topluluğu’nun kuruluşuna kadar geçirmiş olduğu hazırlık dönemi
2) Servet-i Fünun Edebi Topluluğu’ndaki olgunluk dönemi
3) II. Meşrutiyet’ten sonraki edebi düşüş ve unutuluş dönemi
1) HAZIRLIK DÖNEMİ : Mehmet Rauf’un edebiyata eğitimi çok küçük yaşta okuduğu kitaplar ve babası ile gittiği tiyatrolarla başlar. Bu dönemdeki yoğun okuma faaliyetine paralel olarak ilk denemelerine de bu yıllarda başlar. Okuduğu eserlerin etkisiyle “Denâet Yahut Gaskonya Korsanları” adında bir roman yazar. Mehmet Rauf bu dönemde A. Mithat Efendi ve eserlerinin etkisindedir. Ancak yazdığı romanlar babası tarafından yırtılıp atılır ve onun edebiyata olan bu ilgisi okulda alay konusu olmasına neden olur.
Mehmet Rauf edebi hayatının bu ilk döneminde “Sefillerin Cinayeti” adlı trajik bir roman kaleme alır. Bu tü romanlar yazmasının nedeni o yıllarda Batı’dan çevrilen bu tü romanların popüler oluşudur. Ancak edebi hayatının ilk yıllarında yazdığı bu eserler kaybolup gitmiştir. Daha sonraları Mehmet Rauf’un edebi zevki gittikçe gelişmiştir. Artık “çocukça şeyler” olarak nitelendirdiği bu tü romanlardan yavaş yavaş uzaklaşarak Emile Zola, Gustave Flaubert, George Ohnet gibi yazarlar okumaya başlar.
Nemide romanı ve yazarı Halid Ziya’nın Mehmet Rauf’un edebi hayatında çok önemli bir yeri vardır. Aslında Mehmet Rauf, Halid Ziya’yı Nemide’nin kitap olarak yayımlanmasından çok önce, “Bir Muhtıranın Son Yaprakları” ve “Bir İzdivacın Tasih-i Muaşakası” adlı eseri ile tanınmıştır. O güne kadar alışılagelmişin dışında, konuları bambaşka bir üslupla işleyen bu eserler Mehmet Rauf’u çok etkilemiştir.
Nemide, gerek şahıs kadrosu, gerek vak’anın kuruluşu, gerekse üslup bakımından Mehmet Rauf’un Tük edebiyatında bulamadığı ve Fransız romanlarında gidermeye çalıştığı eksikliğe cevap verecek tüdendi. Bu etkiyle Mehmet Rauf Halid Ziya’yı daha yakından tanımak ister ve ona hayranlığı giderek artar. Mehmet Rauf “Düşmüş” adlı bir hikayesini “fikrini almak üzere” Halid Ziya’ya gönderir. Halid Ziya bu hikayeyi beğenerek “Mehmet” adlı gazetesinde yayımlar. Daha sonra Mehmet Rauf ve Halid Ziya arasında mektuplaşmalarla gelen bir dostluk oluşur.
Mehmet Rauf’un bu ikinci ve yoğun okuma faaliyeti, daha bilinçli bir şekilde cereyan eder. Fransızca bilgisi, okuma sevgisi ve bizzat tanıştıktan sonra Halid Ziya gibi seçkin bir yazarın zengin kütüphanesinden yararlanma hatta okudukları hakkında yazarla fikir alışverişinde buluna.bilme imkanı, Mehmet Rauf’a edebi hayatında yepyeni ufaklar açar.
Bu dönemde, “Düşmüş” adlı hikayesi de dahil olmak üzere Mehmet Rauf yazılarında, Rauf Vicdani takma adını kullanır.
2) OLGUNLUK DÖNEMi : Mehmet Rauf bu dönemde de yoğun bir şekilde okumaya devam eder. Bir taraftan da hikayeler, mensureler ve seyahat izlenimlerini kaleme alarak yazı becerisini arttırır. Mehmet Rauf,’un bu dönemde yazmış olduğu “Garam-ı Şebâb”, Halid Ziya’nın tavsiyesi ile İkdam gazetesinde yayımlanır. Ancak biz açık olara k Mehmet Rauf imzasını daha önce Mektep dergisinde görmekteyiz. Mektep, Mehmet Rauf’un, Servet-i Fünun edebi topluluğu meydana gelip, kendisinin de bu dergiye tam olarak geçişine kadar edebi faaliyetlerini yoğun bir şekilde südüdüğü ilk dergidir.
Mehmet Rauf’un daha çok Fransız edebiyatının tanınıp etkisinde kalındığı bu devirde yazmış olduğu İngiliz edebiyatıyla ilgili incelemeleri bu alandaki ilk çalışmalardan biri olma özelliğini taşımaktadır.
Mehmet Rauf’un “İbsen’in Temaşası” adlı bir makalesini, olgunluk döneminde “Bir Bebek Evi” adlı piyesle aynı adı taşıyan makalesi izleyecektir. Tiyatro ile ilgili deneme mahiyetindeki bu dönem makaleleri, Mehmet Rauf’un II. Meşrutiyet’ten sonra daha yoğun bir şekilde ilgileneceği tiyatro alanındaki ilk makaleleridir. Bütün bunlar, Mehmet Rauf’un Servet-i Fünun edebi topluluğuna girmeden önce, edebi kişiliğini kanıtlamada epey yol almış olduğunu göstermektedir.
Bu arada Servet-i Fünun, Tevfik Fikret’in çabalarıyla tamamen bir edebiyat dergisi haline gelmiş, Mehmet Rauf, Cenab Şahabeddin başta olmak üzere Mektep mecmuasından bazı arkadaşları da Servet-i Fünun’da yazmaya başlamışlardır. Servet-i Fünun’a geçmeden hemen önce, Mehmet Rauf’un “Mütalâa” adlı bir dergide de iki hikayesinin yayımlandığını görüüz.
Mehmet Rauf’un Servet-i Fünun’daki edebi faaliyetlerini hikayeler, romanlar, mensur şiirler, makale ve incelemeler olarak sınıflandırabiliriz.
Mehmet Rauf’un biri ilk diğeri ise sanatının zirvesi olarak kabul edilen iki romanı yine bu dönemde, yine Servet-i Fünun dergisinde tefrika edildi.
Mehmet Rauf’un ilk romanı “Ferdâ-yı Garam” iki gencin aşıklarının ifadesidir. Bu romanın özelliği, birbirleriyle görüşemeyen aşıklar için Mehmet Rauf’un “hasta olma” motifini icat etmiş olmasıdır. Mehmet Rauf’un daha sonra “Eylül” romanında da kullanacağı bu motif sayesinde aşıklar birbirleriyle görüşme imkanı bulabileceklerdir. Eylül romanı Mehmet Rauf’un edebiyat hayatının ikinci ve en önemli romanıdır.
Mehmet Rauf, Mekteb dergisinde başlamış olduğu ve adını Halid Ziya’dan alan “mensur şiir” tüünün en güzel örneklerini yine bu dönemde verir. Servet-i Fünun’da beş yıl süen bu ilk edebi faaliyeti sırasında yazmış olduğu kırk iki mensureyi önceliklerle birlikte Eylül’den sonra en çok tanınan eseri “Siyah İnciler” de biraraya geririr.
İşledikleri konulara ahenk içinde olan ve okuyana duyguları adeta yaşatan bu mensureler, gerek bu özellikleriyle gerekse üslup bakımından mensur şiirin öncülerinden sayılmasına rağmen Halid Ziya’nın mensurelerini gölgede bırakmıştır. Bunun bir nedeni de Halid Ziya’nın daha çok romanlarıyla öne çıkmasıdır.
Mehmet Rauf’un bu dönemde yazmış olduğu makale ve incelemelere gelince; bunları kendi içinde:
1- Edebi incelemeler
2- Makaleler
a) Tük Edebiyatı
b) Batı Edebiyatı : İngiliz Edebiyatı ile ilgili makaleler
Fransız Edebiyatı ile ilgili makaleler
c) Eleştirel Makaleler
d) Tiyatro ile ilgili makaleler
3- Çeşitli konulardaki makaleler olmak üzere kabaca sınıflandırmak mümkündür.
Mehmet Rauf’un bu dönemde yazmış olduğu en önemli makaleleri şunlardır:
“Eser-i Edebi”, edebi eserin ne olup ne olmadığını ortaya koyan önemli bir makaledir.
“Bizde Hikaye” ve “Bizde Roman” adlı makalelerinde ise Mehmet Rauf, edebiyatımızda romanın yeri ve önemini eleştirel bir şekilde ele alır.
“Bir Cinayet-i Aşk” Mehmet Rauf’un etkisinde olduğu Fransız yazardı Paul Bourget’nin aynı adı taşıyan “Un Crime d’amour” adlı analitik özetinden ibarettir.
“Asıl Romanlar” ise, günlük gazetelerde yer alan en ufak bir haberin bile bir edebi esere konu olabileceğini örneklerle anlatan yine Bourget etkisinde psikolojik ve analitik bakışla ele alınmış bir makaledir.
“Aşka Dair” adlı seri makalesi aynı bakış açısıyla aşkı ve kadını konu alan aynı zamanda da onun edebi eserleriyle paralellikler kurabileceğimiz bilgileri de içermektedir.
Mehmet Rauf’un Tük edebiyatı ile ilgili olarak yazdığı makaleler ise, genellikle Servet-i Fünun edebi topluluğundaki arkadaşları ve onların eserleri hakkındadır.
Batı edebiyatı ile ilgili makaleleri ise, ikisi İngiliz şairi Tennyson ve şiirleri; diğer ikisi Fransız şairleri Sully Prudhommme ve Alfred de Musset; ve son olarak ünlü romancı Emile Zola’ya aittir.
Mehmet Rauf’un bu dönemde yazmış olduğu ve doğrudan eleştiri ve ilgili makaleleri ise “Tekâmül-i Tenkid” adını taşımaktadır. Rauf’un bu seri makaleler dışındaki eleştiriyle ilgili bir diğer makalesi de “Şu Tenkid Mes’elesine Dair” adını taşımaktadır.
Tiyatro ile ilgili olarak ise Mehmet Rauf sadece tek bir makale yayımlar. İbsen’in hayatına da kısaca temas edilen bu makalede, İbsen’in eserlerinden “Bir Bebek Evi” ele alınmaktadır.
“Gazeteler”, gerçek gazetecilikle taklitçi gazeteciliği ele almaktadır.
“İngiliz Tabileri” İngiltere’de yayımcıların yayınları nasıl ucuza mal edebildiklerini anlatan haber niteliğinde bir makaledir.
Diğer taraftan bu makalede Mehmet Rauf, İngiliz yayıncılarla Fransızları karşılaştırır ve İngilizleri daha başarılı bulur.
Mehmet Rauf’un Servet-i Fünun’da bu dergiden adını alan topluluk içindeki edebi faaliyetleri sadece bunlarla sınırlı değildir. Bu yoğun faaliyet arasında, Mehmet Rauf ile Hüseyin Cahid “Yeni Mecmua” adında bir mecmua çıkarmak isterler ancak saraya yapılan bir jurnal nedeniyle bu dergiyi çıkaramazlar.
Yine o yıllarda, yeni keşfedilen Yeni Zelanda’ya gidip yerleşmek, orada doğayla iç içe yazmak Servet-i Fünuncuların “Yeşilyurt” adını verdikleri en büyük özlemlerinden biridir.
Mehmet Rauf, gazetelerde Yeni Zelanda ile ilgili olarak çıkan haberleri ve bazı broşüleri İngilizce’den Tükçe’ye çevirir.
Bu değerlendirmelerden de anlaşılacağı üzere, Servet-i Fünun edebi topluluğu ile birlikte Mehmet Rauf’un bu dergideki faaliyetleri onun edebi hayatının en önemli devresini oluşturmaktadır. Mehmet Rauf, bu dönemde vermiş olduğu edebi eserleriyle edebi kişiliğinin doruğuna ulaşmıştır.
3- II. MEŞRUTiYET’TEN SONRAKİ EDEBi DUŞÜŞ VE UNUTULUŞ DÖNEMİ : II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte tekrar yazı hayatına dönen Mehmet Rauf, bu dönemde Servet-i Fünun, Resimli Kitab; Musavver Hâle; Musavver Muhit; Şehbâl; Şiir ve Tefekkü; Şebâb; Cumhuriyet, Peyâm (Peyâm-ı Edebi); Pâyitaht; Vakit gazetelerinde yazar. Mahasin; Süs, Gelincik ve Sinema Yıldızı adında dört de magazin dergisi yayımlayan Mehmet Rauf, bunların bazılarında da başyazarlık yapar.
Mehmet Rauf, II. Meşrutiyet’ten sonra daha yakından ilgilendiği tiyatro alanında birçok makalenin yanı sıra, telif ve adapte olmak üzere bir takım piyesler de yazar. Mehmet Rauf’un son dönem edebi faaliyetlerini de:
1- Doğrudan edebiyatla ilgili faaliyetleri
2- Tiyatro ile ilgili faaliyetler
3- Gazetecilikle ilgili faaliyetleri olarak inceleyebiliriz.
Doğrudan Edebiyatla İlgili Faaliyetleri :
a) Hikayeler : 1908 ile 1927 yılları arasında geçen yaklaşık on dokuz yıl zarfında Mehmet Rauf toplam 49 hikaye kaleme almıştır. Bu dönem hikayelerinin bir yönü de, bunlarda ele alınan aşk anlayışının platonik aşkı işleyen önceki devrelerden farklı olarak, maddi aşkı ele almış olmasıdır.
b) Romanlar : Mehmet Rauf, bu son dönemde toplam 11 roman kaleme almıştır.
c) Mensur Şiirler : Bu dönemde, Mehmet Rauf’un mensur şiirlerinin sayısında azalma gözlenir. Bu, aynı zamanda Mehmet Rauf’un artık duygusallığa fazla önem vermediğinin kanıtıdır. Mehmet Rauf bu dönemde sadece 8 mensur şiir kaleme almıştır. Bunlar 1901 yılında yayımlanan “Siyah İnciler” adlı kitabın dışında kalmışlardır.
d) Seyahat İzlenimleri : Mehmet Rauf’un Vakit gazetesi yazarı olarak Napoli’ye yaptığı seyahat ve buradaki izlenimlerini aktardığı bir dizi yazı, seyahat tüü içinde değerlendirilebilir.
e) Makaleler : Mehmet Rauf bu dönemde, Tük edebiyatı, Batı edebiyatı ile ilgili makaleler yazmıştır. Bu iki konudan başka, çeşitli konularla ilgili de makaleler yazmıştır. Mehmet Rauf’un çeşitli konularda yazdığı makaleleri ise kadınlara yönelik magazin yazılar, Avrupa ve İstanbul yaşantısı, eğlence hayatları ve o günlerin yeni sanat dalı olan sinemayı konu olan yazılarla aşkı ele alan yazılardan meydana gelmektedir.
Mehmet Rauf, bu dönemde çıkarmış olduğu Mahasin ve Süs gibi dergiler başta olmak üzere magazin dergilerinde kadınlarla ilgili birçok makale kaleme almıştır. Ancak çeşitli konulara değinen bu yazıların edebi hiçbir değeri yoktur.
Bunların yanında, kadınların sosyal hayatta daha fazla ve etkili bir rol almaları gerektiğini anlatan “Kadın Mücadelâtı” ve “Kadının Hayattaki Mevkii” ile tiyatro ile ilgili faaliyetleri içinde değineceğimiz diğer bir makalesi, devri için oldukça yeni ve ileri fikirleri içerir.
Tiyatro ile ilgili faaliyetler :
Mehmet Rauf bu dönemde beşi telif ve on tanesi ise adapte olmak üzere toplam on beş piyes kaleme almıştır. Bunların yanında Mehmet Rauf, tiyatro ile ilgili makaleler de yazmıştır. Bu makalelerini de;
a)Aktör ve aktrislerle ilgili yazılar
b) Çeşitli oyunlar hakkındaki makaleler
c)Doğrudan tiyatro sanatıyla ilgili makaleler olmak üzere sınıflandırmak mümkündü.
Mehmet Rauf’un oyunlar ve tiyatro sanatıyla ilgili makalelerine oranla sayı olarak daha az olan oyuncularla ilgili makaleleri ise; meşhur aktrislerden Sarah Bernhord ve Eleonara Duse ile aktör Burhaneddin Bey hakkında yapılan soruşturmaya verdiği cevap ve kendisinde tiyatro ve edebiyat sevgisinin uyanmamasında büyük rolü olan Mınakyan Efendi hakkında yazılmış olanla birlikte toplam dört makaleden oluşmaktadır.
Mehmet Rauf’un çeşitli oyunlar hakkında yazmış olduğu makalelerine gelince; bunların dört tanesi Şahabeddin Süleyman’ın seviciliği işlediği aşırı tepki gören ve büyük münakaşalara yol açan piyesiyle aynı adı paylaşan “Çıkmaz Sokak” ile iki perdelik dramı “Fırtına” ve yine Şahabeddin Süleyman’ın Tahsin Nahid’le birlikte yazmış oldukları piyesleriyle aynı adı paylaşan “Kırık Mahfaza” ve “Kösem Sultan” adlı makaleleridir. Daha sonra ise İzzet Melih ve bir perdelik piyesi hakkında “Leylâ Müellifi İzzet Melih Bey” ile çeşitli tiyatrolarda sahnelenen oyunlar hakkında “İstanbul’da Hamlet”, “la Tendresse (Şefkat) Piyesi”, “Beyoğlu’nun La Tendresse’i Oyunu”, “Kapı Mandalları -Darülbedâyi’de Mevsimin İlk Oyunu-” ve “Darülbedâyi’de Hocanın Eşeği” başlıklı makaleler gelmektedir.
Mehmet Rauf’un doğrudan tiyatro sanatı ile ilgili makaleleri ise, eleştirel makaleleri gibi, diğerleri arasında önemli bir yer işgal eder. Mehmet Rauf ilki dokuz bölümlük bir seriden oluşan “Tiyatro Hayatı” başlıklı bu makalelerinde tiyatro ve sahne hayatını, sahneden başlayarak eserin kabulü, rollerin dağılımı, karşılıklı okuma, dekor, kostüm, rejisörün görevleri, provalardan oyunun sahnelenmesine kadar en ince ayrıntılarıyla aktarmaya çalışır.
Bu seri dışındaki makaleleri ise, bu alanın diğer problemlerine değinen eleştirel fikirleri içerir. Bu makalelerden de en dikkate değer olanı Temâzâ dergisinde yayımlanan “İ. Galip’le Konuşma” adlı makaledir.
Gazetecilikle ilgili faaliyetleri :
Mehmet Rauf’un gazetecilikle ilgisi, bu dönemde de çeşitli gazete ve dergilerde yazdığı makalelerle sınırlı kalmamış, çıkardığı dergiler, bir gazeteci sıfatı ile yaptığı seyahat ve izlenimlerini aktardığı yazılar, yaptığı röportajlar ve bazı dergilerin başyazarı olarak aldığı görevlerle aktif olarak devam etmiştir.
Diğer taraftan, Mehmet Rauf’un gazete ilanları ve doğrudan gazetecilik mesleğini ele aldığı makalelerinin de bu faaliyetleri içinde ayrıntılı bir yeri vardır.
Yayımladığı Mecmualar :
Mehmet Rauf, II. Meşrutiyet’ten hemen sonra çıkardığı Mahasin adlı aylık bir magazin dergisiyle yayın dünyamızda görülen hareketlilik içinde yerini alır. Mehmet Rauf’un bu dergisinin ömrü de, o dönemde çıkan diğer dergilerinki gibi kısa sümüş, yaklaşık bir yıl sonra Mahasin yayımına son vermiştir.
Dergide, takılardan ev dekorasyonu ve aksesuarlara kadar çeşitli magazin yazıları yer almıştır.
Mehmet Rauf’un yayımladığı ve yine kadınlara yönelik ikinci magazin dergisinin adı da Süs’tü. Süs dergisinin yayımına son vermesinin hemen ardından Haziran ayının ikinci haftasında “Gelincik” adlı bir dergi çıkaran Mehmet Rauf, ancak 9 sayı yayımlayabildiği bu derginin de “Sahib-i İmtiyazı” ve aynı zamanda başyazarıdır. Gelincik de ilk iki dergi gibi magazin dergisidir ve edebi bir değeri yoktur. Ayrıca “Sinema Yıldızı” adlı haftalık bir dergi daha vardır.
Öncekiler gibi bir magazin dergisi kimliğinde olan bu dergide de çeşitli resimler, sinema hileleri, aktör ve aktrislerle ilgili haberlerin yanı sıra, ilk sayısında sinemanın yedinci sanat olduğundan bahseden imzasız bir makale yer almaktadır. Sayısı az da olsa sinema hakkında yazan ve hikayelerinde de sinemadan motif olarak yararlanan Mehmet Rauf’un bu derginin yardımcısı olması kuvvetle muhtemeldir.
çok detaya inmişsiniz keşke maddeler halinde olsaydı
çok uzun daha kısa olmalı
çok güzel mükemmel teşekkürler