2014 – 2015 Eğitim Öğretim Yılı Türk Edebiyatı Dersi 12. Sınıf ünitelendirilmiş yıllık planlarımız hazırdır. Tek yapmanız gereken aşağıdaki resme tıklayarak yıllık plan dosyasını indirmek ve gerekli düzenlemeleri yapmak.
12 edebiyat yıllık planı üzerinde yapılacak düzenlemeler:
– Okul isimleri eklenecek.
– İmza kısmına öğretmen isimleri açılacak.
– Kısaca bir göz gezdirilecek.
2014 – 2015 Eğitim Öğretim Yılı Türk Edebiyatı Dersi 11. Sınıf ünitelendirilmiş yıllık planlarımız hazırdır. Tek yapmanız gereken aşağıdaki resme tıklayarak yıllık plan dosyasını indirmek ve gerekli düzenlemeleri yapmak.
11 edebiyat yıllık planı üzerinde yapılacak düzenlemeler:
– Okul isimleri eklenecek.
– İmza kısmına öğretmen isimleri açılacak.
– Kısaca bir göz gezdirilecek.
2014 – 2015 Eğitim Öğretim Yılı Türk Edebiyatı Dersi 10. Sınıf yıllık planlarımız hazırdır. Dosyalar genel hatları ile hazırdır. Size düşen aşağıdakileri yapmak.
10 edebiyat yıllık planı üzerinde yapılacak düzenlemeler:
– Okul isimleri eklenecek.
– İmza kısmına öğretmen isimleri açılacak.
– Kısaca bir göz gezdirilecek.
2014 – 2015 Eğitim Öğretim Yılı Türk Edebiyatı Dersi 9. Sınıf ünitelendirilmiş yıllık planlarımız hazırdır. Tek yapmanız gereken aşağıdaki resme tıklayarak yıllık plan dosyasını indirmek ve gerekli düzenlemeleri yapmak.
9 edebiyat yıllık planı üzerinde yapılacak düzenlemeler:
– Okul isimleri eklenecek.
– İmza kısmına öğretmen isimleri açılacak.
– Kısaca bir göz gezdirilecek.
Kültür nedir sorusuna cevap olarak, bir toplumun tarihsel süreç içerisinde oluşturduğu, nesilden nesile aktardığı maddi manevi birikimlerinin tümüne kültür denir demiştik. Peki kültürün unsurları nelerdir?
1. Dil:Dil, kültür unsurlarının başında gelir. Çünkü dil olmadan öteki unsurların meydana gelmesi mümkün değildir. Dil bir milletin ses dünyasıdır. Her millet kainatı değişik şekillerde algılamış ve yorumlamıştır. Aynı zamanda dil kültüre ait bütün değerleri bünyesinde barındıran bir kültür hazinesidir. Bir dil, onu kullanan milletin kafa yapısını, nasıl düşündüğünü, zihninin nasıl çalıştığını ve mantığını ortaya koyar.
2. Din: Kültür unsurları içerisinde çok önemli bir yere sahiptir. Bilhassa eski devirlerde yüzyıllarca bu kültür unsuru ön planda bulunmuş ve öteki kültür unsurlarını gölgede bırakmıştır. Dinin milletler üzerindeki hakimiyeti, imparatorluklardan millî topluluklara geçinceye kadar devam etmiştir. Milliyetçilik çağında milletler imparatorluklardan kopunca dinin fonksiyonu da azalmıştır. Dinin bir millet içerisindeki kültüre etkisi ve kültürün diğer unsurlarının oluşması ve değişmesindeki rolü ise devam etmektedir. Dini bayramlarımız ve törenlerimiz bunun açık örnekleri olarak dikkati çekmektedir.
3. Gelenek ve görenek: Bunlar bir milletin yazılı olmayan veya hepsi yazılı olmayan kanunlarıdır. Yazılı kanunların çoğu gelenek ve göreneklere göre düzenlenmiştir. Kanun, insanın toplum içerisindeki davranışlarını düzenler. İnsanlar bu düzeni asırlar boyunca gelenek ve göreneklerle sağlamışlardır. Fakat günümüzde bile yazılı anayasası bulunmayan ülkeler vardır. Bunlar toplum düzeninin hâlâ gelenek ve göreneklerle sağlamaktadırlar. Aslında kişinin bütün hal ve hareketlerinin yazılı kanunlarla tanzim etmek mümkün değildir. Çünkü yasalar genellikle hakları ve cezaları tayin etmektedir. Oysa insanın toplumda birçok sosyal ilişkileri bulunmaktadır: özür dilemek, selamlaşmak, saygı göstermek, davetlere katılmak, konuşmak, tartışmak, yazmak vs.. Bu davranışlarda nasıl bir usulün gerektiğini kanunlar değil gelenek ve görenekler tayin eder.
4. Sanat: Sanat, bir millet diğer milletlerden ayıran, bir millete has duygu ve zevklerin tezahürü ve şekillenmesidir. O milletin güzeli yaratma ve bulma tarzıdır. İnsanoğlu barınır, beslenir, sosyal ve ruhsal ihtiyaçlarını gidermeye çalışır. Bunları yaparken oyalanmak, ruhunu okşamak, güzeli yakalamak, yeni güzellikler ortaya koymak ister. Bunun sonucunda sanat eseri ortaya çıkar. Her milletin sanat eğilimi ayrı bir özellik taşır. Söz, ses , mekan, renk ışık zevk ve anlayışı farklıdır. Demek ki sanat bir milletin ortak zevkinin ifade edilişidir. Bir kültür unsuru edebiyat, resim, mimarı, heykel vb… gibi kollara ayrılır.
5. Dünya görüşü: Dünya görüşü bir milletin başka milletlerden farklı olan hayat felsefesidir. Bir milletin fertleri ortak kültür dolayısıyla tutum, zihniyet ve davranış bakımından çeşitli ortak özellikler gösterirler. Sosyal ve ruhî olaylar karşısında fertlerin bu ortak tutum ve davranışları o milletin dünya görüşünü meydana getirir. Bunun için her millette değerler ve değer yargıları farklıdır. Askerlik, kahramanlık, aşk , madde, namus, temizlik, ahlak, ölüm, eğlence vs. Gibi hayat hadiseleri ve kavramları her millette değişik davranışlarla karşılanır.
6. Tarih: Milleti, dolayısıyla kültüü meydana getiren unsurlardan birisi olan tarih, bir milletin çağlar içindeki yürüyüş ve görünüşüdür. Tarih mazidir, fakat bu mazi bugünün ve dünün fertlerini millet içerisinde birbirine bağlayarak geleceğe taşır. Fertler arasında kader birliği temin eder. Aynı millete mensup insanlar tarih sayesinde akrabalıklarının farkına varabilirler. Tarih bir milletin nereden gelip nereye gittiğini gösteren kültür unsuru olarak, o milletin hayatında önemli bir yer tutar.
Bir toplumun tarihsel süreç içerisinde oluşturduğu, nesilden nesile aktardığı maddi manevi birikimlerinin tümüne kültür denir.
Kültürel birikimler iki başlıkta incelenebilir:
1. Maddi Kültür: Bir toplumu toplum yapan maddi unsurların tümüdür. Binalar, halk oyunları, kitapları, sokak oyunları, gelenek ve görenekleri maddi kültüre girer.
2. Manevi Kültür:İnanç, yaşayış, olaylara bakış vb. unsurlar da manevi kültürü oluşturur.
Her toplumun kendine özgü kültürel birikimleri vardır. Bu kültürel birikimleri dil vasıtasıyla nesilden nesile aktarır ve günümüze kadar ulaştırır. Kültür her ne kadar değişime karşı dirençli de olsa zaman içerisinde toplumsal yapı değişikliklerinden etkilenecektir.
Kültür nedir sorusunun onlarca cevabı olabilir ki aşağıda birçok farklı düşünürün tanımına da yer verilmiştir:
Kültür Nedir?
“Tarihin derinliklerinden süzülüp gelen; zamanın ve ihtiyaçların doğurduğu, şuurlu tercihlerle, manalı ve zengin bir sentez oluşturan; sistemli ve sistemsiz şekilde nesilden nesile aktarılan; bu suretle her insanda mensubiyet duygusu, kimlik şuuru kazanılmasına yol açan; çevreyi ve şartları değiştirme gücü veren; nesillerin yaşadıkları zamana ve geleceğe bakışları sırasında geçmişe ait atıf düşüncesi geliştiren; inanışların, kabullenişlerin, yaşama şekillerinin bütününe KÜLTÜR denir.” Sadık Kemal TURAL
“Kültür bir toplumun yaşama tarzıdır.” C. WIESLER
“Kültür denilince karşımıza bir yığın hadise çıkar. Bir toplum da, tabiatın dışında, insan elinden ve dilinden çıkma her şey kültür kavramı içerisine girer ”Mehmet KAPLAN
“Kültür, bir topluluğu, bir milleti millet yapan , onu başka milletlerden ayıran hayat tezahülerinin bütünüdü. Bu hayat tezahüleri her milletin kendine has olan millî değerleridir.” M. ERGİN
Görülüyor ki bütün tanımlarda millet ve milleti meydana getirme, fertler arasındaki ilişkiler, tabiata hakim olma, tarihi bağ gibi pek çok özellik kültüe ait olarak ifade edilmektedir. Demek ki milleti millet yapan maddî-manevî değerlerin hepsine kültür diyoruz.
Dil nedir? Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir vasıta; kendi kanunları içerisinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlık; milleti birleştiren, koruyan ve onun ortak malı olan sosyal bir müessese; bin yıllar boyunca gelişerek meydana gelmiş bir sosyal kurum; seslerden örülmüş bir ağ; temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemidir. ( Muharrem Ergin’in Türk Dil Bilgisi kitabında bahsettiği dil nedir tanımı.)
Dil, diğer insanlarla bütün ilişkilerimizde bize aracılık eden, sosyal bağlarımızı düzenleyen bir vasıta olarak hayatımızın her safhasında mevcuttur. Evde, okulda, sokakta, çarşıda, iş yerinde ve her yerde onunla beraber yaşıyoruz. İnsan konuştuğu dili doğduğu günden itibaren hazır bulur. Fakat dil doğuştan bilinmez. İlk aylarda ağlamalar, taklit, birtakım hareketlerle anlaşma sağlamaya çalışır. Çocuk içinde yaşadığı topluluğun dilini, anadilini uzun bir çıraklık devresi süesince öğrenir. Daha sonra kulağına gelen seslerin belli kavramlara, hareketlere, varlıklara karşılık olduğunu anlamaya başlar.
Dil insan benliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. İnsan zekasının, insanda sınırı çizilemeyen duygu ve düşünce kabiliyetinin sonuçları kendi benliğinin dışına ancak dille aktarılabilir. Bu bakımdan dil ile düşünce iç içe girmiş durumdadır. İnsan dil ile düşünü. Dilin gelişmesi düşünmeyi düşünceye, düşüncenin gelişmesi de dile bağlıdır. Çeşitli medeniyetlerin meydana getirilmesini sağlayan düşünce, gelişmesini dile borçludur.
Dil her şeyden önce sosyal ve millî bir varlıktır. Fertlerin üstünde, bir milleti ilgilendirir. Bütün bir milletin duygu ve düşünce hazinesini teşkil eder. Bir milleti ayakta tutan, fertleri birbirine bağlayan, sosyal hayatı düzenleyen ve devam ettiren, millî şuuru besleyen bir unsur olarak dilin oynadığı rol çok büyüktü. Bağımsızlığın temeli millî şuurdur. Millî şuurun en kuvvetli kaynağı ise dildir.
Belli ses öbeklerinin insanlar arasında danışıklı bir değer kazanarak birer kavrama karşılık olmaları dilin oluşmasında esas sayılabilir. Bunun gibi onların çeşitli kullanışları da ortak değerler bağlayarak dilin kurallarını meydana getirmiş olmalıdırlar. bunlar üeyip genişlemiş ve az çok titizlikle korunarak kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Ses kanunlarına uyup zamanla değişmelere uğramış olmaları da tabiidir.
Dil ile düşünce organı olan insan beyni destekleşe oluşmuş olmalıdır. Öyle ki sonuçta dil düşünmenin de bir vasıtası olmuştur. Ana dilimizden cümleler kurarak düşünüüz. Bunları dile getirdiğimizde adına konuşma deriz. Dil olmasa düşünce ve duygu da gelişmezdi, insan topluluğu ilerlemez, bir medeniyet oluşturamazdı. Yine insanoğluna bahşedilen din hayatı ile sanat hayatı da dil temeli üzerine kurulmuşlardır.
Dil konuşma aygıtının çıkardığı çok çeşitli seslerin son derecede karmaşık bir birleşiminden meydana gelir. Ancak kulağımız da bunları bütün incelikleri ile ayırabilecek yaradılıştadır. Bu sebeple biz onları çözümlemekte güçlük çekmeyiz. Konuşma organlarının belirli bir durum alarak bir an içinde çıkardıkları basit sese bir seslik, yahut sadece ses deriz: a, ü, b, t gibi. Bir soluk hamlesi içinde çıkan birkaç sesin topluluğuna da hece adını veririz: “bu, ka-pı, pen-ce-re” gibi.
Bir dilde bir anlamı olan tek veya çok heceli ses öbeklerine kelime deriz: “kuş, görmek, umutsuz” gibi. Bir dilin bütün kelimeleri o dilin kelime dağarcığını meydana getirir. Kelimelerin bir düşünceyi bir bütün olarak anlatan düzenli topluluğuna cümle adını veririz: “Orhan okula gitmelidir.” Bir maksadı anlatmak için bir sıra cümleler kullanırız. Buna da söz deriz. Sözlerle anlaşmak konuşmakla olur.
İnsanlar sözlerini uzaktakilere ulaştırmak, ya da uzun zaman saklamak ihtiyacı ile onları daha dayanıklı bir işaret sistemine çevirmeyi düşünmüşler, yazıyı icat etmişlerdir. Eski insanlar hakkında bilgilerimizi bıraktıkları yazılı belgelerden alıyoruz. Milletlerin yazıdan önceki yaşayışları hakkında pek az şeyi öğrenebildiğimiz için tarih yazıyla başlar, diyoruz.
İnsanlar her kelime için, her hece için, veya her ses için ayrı işaretler kullanan tülü yazı sistemleri yapmışlardır. Bugünkü ileri milletlerin yazılarında her işaret bir ses karşılığıdır. Buna harf deriz. Bir dilin kullandığı harflerin topluluğu o dilin alfabesi olur. Bu tülü yazıya da alfabe yazısı adını veririz. Yazılı bir sözü yeniden seslendirmeye okuma diyoruz. Sessiz okumak da olur.
Demek ki dil nedir sorusunu çok hafife almamak, dil üzerine düşünmek gerekiyor. Öyle ki dil nedir deyip geçiştirmemek gerekiyor.
2014-2015 Eğitim ve Öğretim Yılı çalışma takvimini sizlere sunuyoruz. Çalışma takvimi sayesinde okulların ne zaman eğitim öğretime başlayacağını, hangi günlerin resmî tatil olduğunu vs. görebilir; çalışmalarınıza yön verebilirsiniz.
2014 2015 eğitim ve öğretim yılı öğretmenler için 1 Eylül 2014 günü seminer dönemi ve Genel Öğretmenler Kurulu toplantısı ile başlayacak.
1. dönem öğrenciler için 15 Eylül 2014’te başlayacak, 25 Ocak 2015 tarihinde I. dönem sona erecek.
2. dönem 9 Şubat 2015 tarihinde başlayacak ve 12 Haziran 2015 günü sona erecek.
* Çalışma takvimini daha büyük görüntülemek isterseniz resmin üzerine tıklayınız.
Dil ve kültür yüzyıllardır birlikte ilerleyen, gelişmeleri birbirlerine borçlu olan iki kavramdır.
Dil, insanlar arasında iletişimi sağlayan bir araçtır. Günlük hayatın her alanında; okulda, evde, işte vs. aklınıza gelebilecek her yerde biz dilimiz vasıtasıyla iletişim kurarız, diğer insanlarla anlaşırız. Derdimizi, isteklerimizi diğer insanlarla dilimiz ile paylaşırız.
Kültür ise bir milletin tarih boyunca ortaya koyduğu ve nesilden nesile birikerek dil vasıtasıyla aktardığı maddi manevi bütün özelliklerdir.
İnsan bütün ihtiyaçlarını, hislerini, düşüncelerini dil ile başkalarına aktarır. Dil ile düşünür. Bu özelliğiyle dil, insan kimliğinin ve kültürünün oluşmasında en önemli unsurdur.
Dil gibi bir vasıtamız olduğu için biz sohbetlerde, seminerlerde, okulda derslerde yeni bilgi ve becerileri kolaylıkla öğrenebiliyoruz değil mi? Hareketlerle, jest ve mimiklerle bilgilerin ne kadarını aktarabiliriz? Belki çok küçük bir kısmını. Fakat biz konuşarak bildiklerimizin hepsini karşımızdakine aktarabiliyoruz. İşte kültürel birikim de insanlar arasında kuşaktan kuşağa konuşarak, dil aracılığıyla aktarılıyor.
Bir toplumun oyunları, yemekleri, inançları, eğlenceleri, görgüleri, ahlakları, düğünleri vs. aklınıza ne geliyorsa hepsi o toplumun kültürünü meydana getirir. İşte bu unsurlar nesilden nesile dil aracılığıyla aktarılır.
Eğer dil olmasaydı bizim bir Oğuz Kağan destanımız olmayacaktı. Biz Leylâ ile Mecnûn’u bugün bilemeyecektik. Hatta bırakın o kadar geriye gitmeyi, Seyit Onbaşı’yı bilemeyecektik. Atatürk’ü bilemeyecektik.
Bir milleti millet yapan değerlerin başında dil vardır.Türk toplumunun en önemli ortak özelliği nedir? Tabii ki dilidir. Siz Türkiye sınırları içerisine iki yüz çeşit dil koyun, insanlar bir ortaklık gösterir mi? Bir kültür oluşturabilir mi?
Dil ile kültür arasındaki ilişkiyi şu şekilde özetleyebiliriz:
– Dil ve kültür bir sandalyenin ayakları gibidir. Hangisini çıkarırsanız çıkarın o sandalye düşer.
– Dil, kültürün kuşaktan kuşağa aktarılmasındaki en önemli araçtır.
– Dil de kültür de toplumun yaşayışından izler taşır.
– Dil de kültür de bir milleti millet yapan en önemli unsurlardandır.
Türkçe, tarihi çok eskilere dayanan bir dil olduğu için çeşitli aşamalardan geçmiş ve belirli bölünmeler yaşamıştır. İşte bu bölünmeler neticesinde Lehçe, Şive ve Ağız gibi farklı oluşumlar meydana gelmiştir. Şimdi bunlara bir göz atalım:
Lehçe
Bir dilin tarihin en eski dönemlerinde ayrılmış koludur. Bu dönemler tarihin bilinmeyen dönemlerine denk gelir. Tespit etmek için yeterli derecede belge, kaynak yoktur. Bu sebeple bu dönemdeki ayrılışın sebepleri üzerine çok fazla yorum yapılamaz. Tarihin çok eski dönemlerinde bu ayrılma yaşandığı için bir dilin iki lehçesi arasında hem ses, hem de biçim olarak ciddi farklılıklar görülür.
Türkler çok farklı coğrafyalarda yaşadıkları, hüküm sürdükleri için Türkçenin eski dönemlerini aydınlatma konusunda yeterli derecede belge bulmak zordur. Türkçenin bilinen iki lehçesi vardır: Çuvaşça ve Yakutça.
Şive
Bir dilin tarihi bilinen dönemlerinde ayrılan kollarına şive denir. Bu ayrılık yakın zamanlarda olduğu için sebepleri net olarak ortaya koyulabilir. Türkçenin çok sayıda şivesi vardır. Türkmence, Azerice gibi Orta Asya dilleri Türkçenin birer şivesidir.
Şiveler arasındaki farklılıklar lehçede olduğu kadar farklı değildir. Biçim olarak, sözdizimi olarak farklılık yok denecek kadar azdır. Fakat seslerde, söyletişte birtakım değişiklikler vardır.
Ağız
Biz aslında bugün “ağız” kelimesinin yerine nedense “şive” kelimesini kullanıyoruz. Ağız, bir dilin farklı coğrafi bölgelerindeki söyleyiş farklılığıdır. Örneğin Karadeniz Ağzı, Ege Ağzı, İç Anadolu Ağzı, Konya Ağzı gibi. Ağız farklılıkları yazıya geçirilmez. Sadece söyleyişte kalır.
Argo
Toplumun belirli bir çevresinin kendine has deyimler ve sözcüklerle oluşturduğu özel bir dildir.
Konuşma Dili
İnsanların günlük yaşamlarında iletişim kurmak için kullandıkları dile konuşma dili denir. Konuşma dili yazı diline göre kurallar konusunda daha esnektir. Çünkü insan yazarken daha çok düşünür. Konuşurken pratiklik ve hızlılık esasına göre konuştuğumuz için yazı diline göre daha fazla hata yapabiliriz.
Konuşma dilinde kurallar ikinci plandadır. Hızlı konuşmak esas olduğu için bazen hece yutumu yapılabilir. Örneğin “geliyorum” demek yerine “geliyom” denebilir. Konuşma dilindeki bu farklılıklar yazı diline aktarılmaz.
Yazı Dili
Bir dilde, toplumda ortaklığı sağlamak için kullanılan kullanılan ortak dile yazı dili denir. Konuşma diline göre daha kurallı ve katıdır. Konuşma dilindeki farklılıklar yazıya geçirilmez. Yazı dili bir ülkenin her yerinde aynıdır.
Yazı dili bir konuşma dilinin ortak yazı dili seçilmesi ile oluşur. Türkçemizin yazı dili alınan bir kararla İstanbul Ağzıdır.
Gazetelerde, dergilerde, makalelerde ve kitaplarda, resmî yazışmalarda bu ortak yazı dili kullanılır. İkilik yoktur.