Romanın belirli bir tanımını yapmak çok zordur. Ancak şöyle genel bir çerçeve çizmek gerekirse roman; insanı, çevreyi, duyguyu, tutkuyu, anlatan, bunları çözümleyen, bunları kurduğu yeni bir dünyada yaşatan, uzun yazı türüdür.
Roman, kurmaca bir metindir. Bu kurmaca metindeki kahramanlar, mekân, zaman ve kişiler tamamen kurmacadır. Bu kurmaca kahramanları diğer kurmaca unsurlar içerisinde bir düşünce, görüş, tema etrafında yaşatmaktır roman.
Romanda insan ayrıntılı olarak işlenir. İnsanın psikolojik halleri, istekleri, arzuları, ihtirasları, günahları, hepsi okuyucuya aktarılır, okuyucu romandaki kahramandan birisi haline getirilir.
Roman, topluma ve insana tutulmuş bir aynadır. İyi bir roman insanı yansıtır.
Dünya edebiyatında roman:
Roman kelimesi eskiden Roma İmparatorluğu’nda yaşayan halkların konuştuğu bozuk Latinceye verilen isimken zamanla özel bir edebî türün adı olmuştur. Demek ki roman halk arasında yaşayan bir şeydir.
Roman türünün ilk örneklerini 15. Yüzyılda Fransız yazar Rabelais vermiştir. Bugünkü anlamda ilk roman ise İtalyan yazar Giovanni Boccacio’nun yazdığı “Decameron” isimli eserdir. Romanın ilk başarılı örneğini ise Cervantes, Don Kişot isimli eseriyle vermiştir.
Türk edebiyatında roman:
Türk edebiyatına baktığımızda birçok düzyazı türü gibi roman da Tanzimat dönemi edebiyatı ile edebiyatımıza girmiştir. Tanzimat’tan önce roman türünü karşılayan eserlerimiz mevcuttur aslında. Mesneviler, halk hikâyeleri, destanlar bizde roman anlatma, olay anlatma ihtiyacını gidermiştir.
İlk örnekleri Tanzimat döneminde görülen romanın bazı kusurları vardır: Çok fazla tesadüflerin olması, idealize edilmiş karakterlerin olması (iyilerin hep iyi kötülerin hep kötü), yazarın sık sık araya girerek bilgi vermesi gibi.
Bizde Batılı anlamda en başarılı romanlar Servet-i Fünûn döneminde görülmeye başlanır. Bunun en mühim sebebi, sanatı sanat için yapmalarıdır. Sanatı, toplumu eğitmek için bir araç olarak görmemeleridir.
İlk roman örnekleri:
İlk örnek Yusuf Kâmil Paşa’nın Fenelon ‘dan yaptığı “Telemak” isimli çeviri eserdir.
İlk yerli roman: Şemsettin Sami / Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat
İlk edebî roman: Namık Kemal /İntibah
Batılı anlamda ilk roman: Halit Ziya Uşaklıgil / Mai ve Siyah
İlk realist Roman: Recaizâde Mahmut Ekrem / Araba Sevdası
İlk köy romanı: Nabizâde Nazım / Karabibik
İlk psikolojik roman denemesi: Nabizâde Nazım / Zehra
İlk psikolojik roman: Mehmet Rauf / Eylül
İlk tarihi roman: Namık Kemal / Cezmi
Roman Türleri:
Konularına göre roman türleri:
1. Tarihî roman: Konularını tarihten, tarihe mâl olmuş kişilerden alan romanlardır. Tarihi romanlara yazar, tarihi gerçeklere kendi hayal gücünü katarak tarihi olayları daha ilgi çekici hale getirir. Günümüzde bu türden eser veren çok yazar vardır. Ancak İskender Pala özellikle son romanı ile Barbaros Hayrettin Paşa’yı anlatmaktadır. Bu bir tarihi roman örneğidir.
2. Sosyal roman: Toplumun sorunlarını konu alan, sınıflar arası çatışmayı, rejim değişikliklerini, kent hayatını, köy hayatını, toplumun yozlaşmasını, göçleri vs. konu alan romanlardır. Sosyal romanın dünyada ilk örneğini Victor Hugo, “Sefiller” isimli eseriyle vermiştir.
Türk edebiyatında Sabahattin Ali’nin romanları toplumcu roman olarak kabul edilir. Aslında böyle bir sınıflandırma ne kadar doğrudur tartışılır. Çünkü Sebahattin Ali’nin romanlarına baktığınızda toplumu insan üzerinden anlatır. Yine anlattığı insandır yani. Bu açıdan bakınca Mustafa Kutlu da insanı anlatır ama, insanın toplumdaki rolünü anlatır.
3. Macera (serüven) romanı: Günlük hayatta çok karşılaşmadığımız olayları anlatır. Akıcı, sürükleyici bir türdür. Ahmet Mithat’ın Hasan Mellah ve Dünyaya İkinci Geliş bu türe örnektir. Yine Defoe’nin Robinson Crusoe de bu türe örnektir.
4. Psikolojik roman: İnsanların ruhsal durumlarını konu edinir. Görünen olaylardan ziyade olayların arka planları bu tür için önemlidir. Ruhun derinliklerine inerek bilinçaltındaki gizemli isteklerin açığa vurulduğu romanlardır.
Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı bu türe en iyi örnektir. Yine Türk edebiyatında Mehmet Rauf’un Eylül’ü ilk psikolojik romanımızdır.
5. Otobiyografik roman: Yazarın kendi yaşamını konu edindiğini “düşündüğümüz” romanlardır. Aslında her roman yazarından izler taşır. Taşımaması mümkün değildir. Eğer birebir yazarının hayatını anlatıyorsa da bu roman değil, bir otobiyografi yazısı olur.
Burada anlatılmak istenen, yazarın yaşamından ufak ufak izleri taşıyan romanlardır. Peyami Safa’nın 9. Hariciye Koğuşu isimli eserindeki kahraman hastalığı ile Safa’yı çağrıştırır.
6. Nehir roman: Birbirinin devamı olan romanlardır. Tarık Buğra’nın “Küçük Ağa”, “Küçük Ağa Ankara’da” ve “Firavun’un İmanı” isimli romanları bu türe örnektir.
Akımlarına göre romanlar:
Klasik roman
Realist roman
Romantik roman
Natüralist roman
Roman inceleme planına, roman inceleme şemasına bakmak için burayı tıklayınız.
herşey için tşk işimi hallettim