Bir topluluğu gruplara ayırmak / tasnif etmek istediğimizde onlarca farklı şekilde yapabiliriz bunu. Yeter ki referans alacak/baz alacak bir kriterimiz olsun.

Örneğin, bir sınıfı kızlar ve erkekler diye iki gruba ayırabilirim. Baz aldığım değer yani kriterim cinsiyet oluyor değil mi? Sınıfı beyaz gömlekliler ve mavi gömlekliler diye ikiye ayırsam bu sefer ölçütüm renk oluyor değil mi?  İşte Türk edebiyatını da dönemlere ayırırken biz birçok farklı sınıflandırmayı kullanabiliriz.

Yüzyılları refarans olarak alırsak 7. yüzyıl edebiyatı, 10. yüzyıl edebiyatı, 11. yüzyıl edebiyatı gibi bir sınıflandırma yapabiliriz. Yine edebi türlerin tarihi gelişimini ölçüt olarak belirlersek o halde roman edebiyatı, hikâye edebiyatı, şiir edebiyatı gibi sınıflandırma yapabiliriz. Belki bunun gibi onlarca farklı tasnif yapabiliriz.

Gel gelelim bizim ortaöğretimde derslerde okuttuğumuz sınıflandırma en genel geçer kabul gören sınıflandırmadır: İslâmiyet Öncesi Türk Edebiyatı, İslâmiyet Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı ve Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı.

Peki bu üç ana bölüme ayırmada bizim kullandığımız ölçüt nelerdir? Gelelim buna.

Türk Edebiyatını Dönemlere Ayırmada Kullandığımız Ölçütler

Öncelikle aşağıdaki tabloya bir bakalım:

Türk edebiyatını dönemlere ayırmada kullandığımız ölçütler
Türk edebiyatını dönemlere ayırmada kullandığımız ölçütler

Şimdi yukarıda iki farklı yerde kırmızı yazılarla iki dönem arasındaki değişiklikleri gösterdim. Bunları kısa kısa açıklayalım isterseniz.

1. Dil Anlayışı: Türkler tarih sahnesine çıkmaya başladıkları ilk dönemlerde Köktürkçe ve Uygurca gibi daha çok Orta Asya özelliği gösteren bir dil kullanıyorlardı.  Bu dilin en mühim özelliği, yaşadığı coğrafyaların ve kavmî özelliklerin de etkisiyle farklı milletlerle çok fazla kaynaşmaması ve dolayısıyla dillerinde çok fazla yabancı sözcük olmamasıyla. Belki bir miktar Çince sözcük görülebilir. Özellikle Uygurcada.

Dil, ihtiyaca göre şekillendiği için yine bu dönem dillerinde günlük yaşantının yansıması birçok kelime görülebilirdi. Silah, ok, yay, mızrak, av gibi.

750’li yıllardan itibaren Türkler öbek öbek İslâmiyet’i kabul etmeye başlayınca yöneldikleri coğrafya ve medeniyet de değişmiş ister istemez Arap ve Fars medeniyetinin etkisi altına girmişlerdir. Tabii bir yandan da o medeniyetleri etkilemişlerdir.

Türklerin bu medeniyetten etkilenmeleri, ilk aşamada İslâmiyet dini ile ilgili terimleri Türkçeye almaları sonra da günlük hayatta, edebiyatta kullanılan terimleri dillerine almaları ile devam etti. Ve gittikçe Arap ve Fars etkisinde gelişen bir dilimiz, edebiyatımız şekillenmeye başladı. O halde İslâmiyet öncesi dönem ile İslâmiyet etkisinde gelişen dönemi ayıran ilk özelliğimizi dil olarak isimlendirebiliriz. Yine Lale devrinden itibaren Batı, özellikle Fransa ile olan ilişkimizi arttırmamız, Tanzimat dönemi edebiyatında Fransadan etkilenmemiz Fransızca sözcüklerin dilimize girmesine sebep oldu.

Tüm bu dönemleri özetlersek Türklerin İslâmiyet öncesi dönemde verdikleri eserlerde dillerinde daha fazla Öztürkçe kelime varken, İslâmiyet etkisinde gelişen dönemde daha çok Arapça ve Farsça kelimelerle bezeli bir edebiyat meydana gelmiş, Batı tesiri ile bu yön Batı’ya doğru çevrilmiştir. Edebiyatımız da bunlardan dolaylı olarak etkilenmiştir.

2. Din: Belki Türk edebiyatını dönemlere ayırmadaki ölçütlerimizin en mühimi dindir. Zira dil de, coğrafya da, kültür de dine bağlı değişiklikler göstermektedir.

İlk aşamada Türkler Şamanizm, Budizm ve Maniheizm gibi farklı din ve inanışlara inanırken İslâmiyetle tanıştıktan sonra İslâm medeniyeti dairesine girmişlerdir. Ve yaşayışları, kültürleri, edebiyatları bu yönde değişmiş ve gelişmiştir.

Biliyorsunuz ki din, insan hayatını temelden etkileyen bir olgudur. Günlük hayatımızın her alanında hüküm sürer. Yeme içme alışkanlıklarımızdan (az ye, az uyu, sağ elle ye gibi) uyuma alışkanlıklarımıza (sağ tarafının üzerine yat, yatmadan dua et gibi) kadar her şeyi belirlemiştir. Dolayısıyla edebiyatımızı belirlememesi mümkün değildir öyle değil mi?

3. Coğrafya: Türkler ilk etapta Orta Asya’da yaşarken Anadolu’ya gelmeleri ile birlikte daha çok Arap ve Farslarla etkileşim haline girmiş ayrıca Batı medeniyeti ile de etkileşime geçmiştir. Bu da edebiyatımızda kendisini göstermiştir.

4. Kültürel Farklılaşma: Yine dinin etkisiyle kültür ve medeniyet dairemiz değişmiş, ilk etapta kendimize has bir kültürümüz varken İslâmiyetin, Arap ve Fars kültürünün etkisiyle daha geniş kapsamlı bir kültür dairesine girdik. Ve yüzyıllar sonra da Batı ile temasa geçince Batı medeniyeti dairesine girdik. Kültürel hayatımız, yaşantımız, olayları algılayışımız, edebiyatımız da bundan daha fazla etkilendi.

Söz gelimi İslâmiyet döneminde kapalı, soyut bir sanat anlayışı ile şiir yazarken Batı medeniyetine geçince bireyi daha ön plana çıkaran, daha akla dayalı şiirler, hattâ makaleler, denemeler yazmaya başladık. İslâmiyet öncesi Türk edebiyatında daha çok savaş, kahramanlık temaları işlerke İslâmiyetle beraber dini temaları daha çok işlemeye başladık.

Türk Edebiyatının Dönemlere Ayrılmasındaki Ölçütler ” konusu ile ilgili mutlaka ama mutlaka 10. Sınıf Meb Edebiyat kitabınızdan da örneklere bakınız.

Kaan Hoca tarafından yayınlandı

Ankara'da edebiyat öğretmeni olarak görev yapan yazar, evli ve hiç çocuk babasıdır.

Sohbete katılın

3 yorum

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir