Edebiyat ve toplum ilişkisi her dönem diriliğini korumuştur. Toplumsal olaylar edebiyatı er ya da geç bir şekilde etkiler. Misal, Tanzimat edebiyatının oluşumuna baktığımız zaman Tanzimat Fermanı‘nın ilanından yirmi bir yıl sonra Tercüman-ı Ahvâl‘in çıkmasıyla birlikte Tanzimat edebiyatı başlar. Akabinde Abdülhamit’in baskı rejimi Servet-i Fünûn sanatçılarının mizacını da etkiler ve karamsarlığın zirvede olduğu Servet-i Fünûn dönemi başlar.
Millî edebiyat dönemine geldiğimizde de aynısını görürüz. Osmanlı yıkılma sürecine girmiş ve bu yıkılışı durdurmak isteyen fikir akımları ortaya çıkmıştır. Bu siyasî ortamın bir meyvesi de “milliyetçilik” hareketidir. Bu hareketin edebiyatta etkisi de Yeni Lisan hareketi ile görünür hâle gelir.
1911 yılının Nisan ayında Selanik’te çıkmaya başlayan Genç Kalemler dergisi etrafında toplanan Ömer Seyfettin, Âkil Koyuncu, Rasim Haşmet, Ali Canip Yöntem gibi gençler “milli edebiyat” deyimini ortaya atarlar.
Millî bir edebiyat oluşturmak için öncelikle edebiyat dilinin de “millî” olması gerekmektedir. Bu da onları “Yeni Lisan” görüşüne götürür.
O zamana kadar ki edebiyat dilinin Arapça ve Farsçanın etkisinde kalmış, yapay bir dil olduğunu ve bundan bir an evvel kurtulmak gerektiği kanısına varmışlar ve çalışmalarını bu yönde gerçekleştirmişlerdir. Daha evvelki edebiyatları (özellikle Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âti) dillerinin ağır olmaları sebebiyle şiddetle eleştirmişlerdir.
Yeni Lisan Hareketinin Temel Görüşleri:
– Konuşmada İstanbul ağzı esas alınacaktır.
– Arapça Farsça kurallara uygun olarak kullanılan terkipler (tamlamalar) mümkün olduğu kadar kullanılmayacaktır.
– Arapça ve Farsça sözcükler Türkçede söylendikleri gibi yazılacaktır.
– İlmî terimler olarak Arapça kelimeler kullanılmaya devam edecektir ama mümkün olduğunca Türkçe kelimeler kullanılmaya devam edilecektir.
Hocam çok teşekkür ederim.. Sizin verdiğiniz ödevi burdan yaptım… 🙂