Ziya Gökalp’in Hayatı
Türkçülüğün babası olarak bilinen şair 23 Mart 1876’da Diyarbakır’da doğmuştur ve asıl adı Mehmet Ziya’dır. Babası Mehmet Tevfik Efendi Efendi’dir. Namık Kemâl’i beğenerek okuyan Tevfik Efendi, aynı zamanda Vilâyet gazetesinde başyazarlık da yapmaktadır. Nitekim böyle bir babanın Ziya Gökalp üzerine tesiri büyük olacaktır.
Eğitimine Diyarbakır’da başlayan Gökalp, önce Diyarbakır Askerî Rüştiyesi’ni bitirmiştir. Farsça ve Arapçayı amcasından öğrenmiştir. Matematik dersleri yanında İslâm felsefesi, tasavvuf gibi derslere de ilgi duymuştur.
Namık Kemâl’i özellikle ölümü üzerine daha fazla tanıma imkânı bulan Gökalp, babasının da etkisi ile ona karşı büyük bir sevgi ve saygı beslemiştir. Onun hürriyet, milliyet gibi fikirlerini ve bu uğurda ne kadar fedakârca çalıştığını eserlerinden ve hayatından öğrenmiştir.
Gençlik yıllarında yaşadığı fikir karmaşası, idealist bir ruh taşımasına rağmen hâlen kendini sevkedecek bir yol bulamamış olması, amcasının kendi kızı ile evlendirme ve Diyarbakır’da kalma üzerine ısrarı onun ruhunda derin yaralar açmış ve bir kurşunla başına ateş ederek intihara teşebbüs etmiştir.
Bu olaydan sonra İstanbul’a yerleşen ziya Gökalp baytar mektebine (veteriner fakültesi) kayıt yaptırmış, burada son senesinde siyasî olaylara karışmış, bir müddet hapis yatmış ve tekrar Diyarbakır’a sürülmüştür. Burada bir süre sonra İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin şubesini açmıştır.
Selânik’te Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem gibi milliyetçi gençler tarafından yayımlanan Genç Kalemler dergisine katıldı. Milli edebiyatın başlamasında etkili oldu. Bu dergide 22 Şubat 1326 sayısında Turan isimli meşhur manzumesiyle milliyetçi cephelerde büyük bir umut ışığı doğurdu.
1911’de Yeni Lisan makalesini yayımlayarak büyük bir atılım gerçekleştirdi.
1924 yılında vefat etti.
Ziya Gökalp’in Edebî Kişiliği
Gökalp, tezli şairlerimizdendir. Sanatını fikirlerini yaymak için bir araç olarak kullanmıştır. Şiirlerinde duygularını anlatmaktan çok fikirlerini, düşüncelerini ve inançlarını dile getirmiştir.
Eserlerinde insanların eğitimi, toplum kurallarının yeniden düzenlenmesi gibi birçok tez yer alır.
Osmanlı Devleti’nin çöküşe geçtiği bu dönemde Osmanlıcılık, İslâmcılık, ümmetçilik gibi fikir akımlarını bir kenara bırakarak Türk milletine yeni bir hedef gösterir: Türkçülük. “Yeni Hayat” adlı şiir kitabında şair, din, millet, vatan, toplum, ahlak, dil, vazife, medeniyet gibi her bir kavramı bu kitabında tek tek tartışır. Bu kavramların birçoğu Yeni Türk Devleti’nin hayata geçirdiği kurallar olmuştur.
Gökalp’ın Türk edebiyatına yaptığı en büyük katkılardan birisi de yüzyıllardır ihmal edilen Türk mitolojisini eserlerinde yeniden gündeme getirmesidir. Şair, Türk mitolojisini, destansı yönü kuvvetli olan şiirlerine yansıtmıştır.
Gökalp, edebiyat tarihimizde şairliğinin yanında aydın kimliği ile de yerini almıştır. Osmanlı’nın son dönem kimlik arayışı içerisindeki şairlerinden bir tanesidir. Türk toplumunun kendine özgü ahlâki değerleriyle, Batı’dan aldığı bazı değerleri bir senteze ulaştırır. “Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak” fikrinin iki ayağı vardır ki bunlardan Türkçülük kültürel ayağı, İslâm da ahlâki ayağıdır.
Türkçülük fikrinin bir sisteme oturtan şairimizdir.
edebiyatı çok severim